En Sıcak Konular

Ali TEZEL
http://www.alitezel.com

Ali TEZEL
22 Şubat 2010

İşveren için Avrupa, işçi için Çin'i isteyemezsiniz



TÜSİAD'ın yeni patronu Ümit Boyner, esnek istihdam modelleri istemiş. Yani, "İşçilere, çalışanlara az para verelim, kârımız çok olsun" demek istiyor. Ancak, öte yandan "Yüzümüz Avrupa'ya dönük olsun" demeyi de ihmal etmemiş. Kısaca, "Patronlara Avrupa şartları, işçilere Çin şartları istiyorum" diyor.


TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, işsizlikle ve istihdamla ilgili soruları yanıtlarken şöyle demiş:
"TÜSİAD olarak bizim görevimiz istihdam yaratmak ve işsizliğe çare olacak yatırımlar yapmaktır. Biz esnek istihdamı da savunuyoruz. Çünkü işsizlikte yapısal bir soruna doğru gidiyoruz. İşsizlik sadece Türkiye'nin değil küresel ölçekte yaşanan bir sorun. İşsizliği yok etmek hepimizin hedefi olmalı. O kadar çok değişik faktörün işlemesi gerekiyor ki verimli büyümeye gidebilelim. Türkiye'nin verimli bir modele geçmesini sağlamak zorundayız. Neticede bütün Türkiye'nin istihdama kavuşması, daha iyi bir iş gücüyle çalışması çok önemli. Türkiye'de girişimciler var. Maalesef birçoğu finansmana erişemediğinden şirket veya büyük işletme olma noktasına geçemiyor. Kendi içinde akışkanlık sağlayacak ve belli verimlilik ölçüsüne geldikten sonra büyük işletme olabilecek, yani süreklilik içinde istihdam yaratan bir sisteme geçmekten bahsediyorum. AB'de bunun örnekleri var. Bizim demografik olarak farklı yapımız var. Bütün bunları göz önüne alarak yeni bir sanayi stratejisi üzerinde çalışmalıyız. Bizim programın hedefini de bu oluşturuyor."

SANKİ PATRONLAR KÂR PEŞİNDE DEĞİL İSTİHDAM DERDİNDE

Boyner'i dinlerken sanırsınız ki daha çok kâr etmek isteyen patronlar örgütü değil de Türkiye'de işsizlere iş sağlamak için kurulmuş yardım derneğinin başkanı. İşyeri açanın, işletme kuran özel sektörün tek bir amacı vardır, o da kâr etmek. Yoksa işçiye iş vereyim, onlar da iş sahibi olsun diye bir düşüncesi olmaz. Mecbur olduğu için işlerini yaptıracak birilerini işe alır. Ancak, bunu milletin gözünün içine baka baka saptırması neoliberallerin yeni uygulamalarından birisi. Bakın etrafınıza, neoliberallerin etkinliğinin giderek arttığı, işçi hakları, sosyal haklar ve örgütlenme haklarının azaltıldığı dönemin içindeyiz. Bakın etrafınıza, emek ve emekçiler devamlı savunmada, sermaye ve kârı amaç edenler ise her türlü aracı kullanarak devamlı saldırıda.

ESNEK ÇALIŞMA NEDİR?

Esnek çalışmanın özü şu: İşçiye, dinlendiği ve bir işten bir işe geçerken, geçen zaman için para vermemektir. Ayrıca, işçinin kendi emrettiği zamanlarda işe gelmesini sağlamak ve başka işverenlere gitmesini istememektir. Yani "Canım isterse geleceksin ama ben sana canımın istediği kadar para vereceğim, sen de sesini çıkarmayacaksın" demektir.
Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse, en uygunu metro büfesi olabilir.
Bir metro istasyonunda büfe çalıştıran bir işverenin en çok işi olduğu saatler, insanların sabah işlerine (07.00-09.00 saatlerinde) giderken 2 saat ve akşam evlerine (18.00-20.00 saatlerinde) dönerken 2 saatlik zaman dilimidir. İşveren, bir işçi alırken "Sadece sabah 2 saat işe geleceksin. Sonra git, akşam tekrar 2 saat işe gel. Ben de sana günlük 4 saat para vereceğim" demektedir. İşte bunu kabul ettirebilecek yasal altyapı oluşursa işçi esnek saatlerde çalışmış olacaktır.
Bu durumda işçinin alacağı para yarım yevmiyedir ama gün içinde iki kere işe gidip geleceği için ulaşım masrafı ikiye katlanacaktır. Öğle yemeğini de işveren değil işçi ödeyeceği için giderleri artacaktır.
Bu durum, işveren açısından az para vermek demektir. Bu örnekte işçi tam süreli olsa sabah 07.00'den akşam 20.00'ye kadar (öğlen bir saati düşersek) toplam 12 saat çalışmakta ve buna uygun olarak tam günlük ücretin yanında 4 saatlik de fazla mesai parası alması gerekmektedir. Fazla mesaisi de zamlı ödeneceği için işçi bir günde iki yevmiye alacaktır.
Ancak, iş esnek çalışma modeline düşerse bu defa sadece 4 saatlik çalışma parası, yani yarım yevmiye alacaktır. İşte işverenlerin istediği de budur.

İŞÇİNİN DİĞER GİDERLERİ ESNEMİYOR

Esnek çalışma modelinde işçilerin gelirleri azalırken, işverenlerin giderleri düşmektedir. Ancak, ne hikmetse geliri düşen esnek çalışan işçinin giderleri esnememektedir. Kira ödediği ev sahibine, "Ben gündüz evde yokum, akşamları yatmaya geliyorum, yarım kira vereyim" diyemediği gibi ulaşım ücretleri de ikiye katlanmaktadır.

MİLLİ GELİRDEN EMEĞİN ALDIĞI PAY AZALIRKEN, SERMAYENİNKİ ARTIYOR

Tıpkı, AK Parti hükümetinin ilk başladığı günlerde emeğin milli gelir içindeki payı yüzde 32 iken şimdi nasıl yüzde 17'ye düşmüşse, bu payı daha da azaltmanın yolu, esnek çalışma modeline geçmektir. Şayet patronlarımız, TBMM'den esnek çalışma modelini geçirebilirlerse emeğin milli gelirden aldığı payı, Çin'de olduğu gibi yüzde 10'a indirebilirler. Ancak, kendileri için örnek gösterdikleri AB ülkelerinde, emeğin milli gelir içindeki payının yüzde 40'lar düzeyinde olduğunu görmek istemezler. Yani, kendileri için AB'yi isterken, emeğin Çin'e gitmesini isterler.

ZAMANIN KONTROLÜ İŞVERENDE

Esnek çalışmada işçi ve "zaman" üzerinde işverenin hâkimiyet olanağı vardır. Öte yandan işverenler-patronlar, esnek çalışma diyerek, atipik çalışma modellerinin yaygınlaştırılmasını da istemektedirler.
Belirli süreli iş akitleri, part-time çalışma, çağrı üzerine çalışma, ödünç işçilik gibi. Bir de taşeronlaştırmayla işlerin firma dışına taşınarak işçilerin örgütlenmelerinin önüne geçmek de amaçlardan biridir.
Esnek çalışma modelleri, işgücü maliyetlerini giderek işçinin fiilen çalıştığı saatler için yapılan ödemelere yaklaştırmakta; fazla mesai, ikramiye, prim gibi ödemeleri ortadan kaldırdığı gibi belirli durumlarda potansiyel işgücü maliyetlerini -ihbar ve kıdem tazminatlarını- yok etmekte, iş güvencesi hükümlerini etkisiz kılmaktadır.

ESNEK ÇALIŞMA MODELİ

1- Örgütsüz işçi demek.
Esnek çalışma modellerini isteyen patronlar, esasen örgütsüz işçi istiyorlar ki diledikleri kadar az para verip, diledikleri gibi emeği sömürebilsinler.
2- Taşeronlaşma demek.
Bundan 15 yıl kadar önce işçi ile işveren, iş ile işçi arasına taşeronları sokarak daha az ücret, daha kötü ve örgütsüz çalışma koşulları oluşturan patronların bu uygulamaları yargının vicdanlı ve hukuk bazlı kararlarıyla yavaş yavaş çözüldükçe, yeni yeni uygulamalar getirilmeye çalışılıyor. Tıpkı, Özel İstihdam Büroları aracılığıyla yeni köle yaratma çabalarında olduğu gibi.
3- Kölelik demek.
Bakın, Özel İstihdam Büroları aracılığıyla işçi kiralamak için hükümetle birlikte nasıl yoğun çaba sarf ediyorlar. "Bir fırsatını bulsak da ÖİB'lerin işverenlere işçi kiralamasını uygulamaya sokabilsek" peşindeler. Çünkü, ÖİB aracılığıyla işçi alırlarsa, iş ile işçi arasına ÖİB girecek, işveren ile işçi arasına ÖİB girecek ve dikensiz gül bahçesi, çöpsüz üzüm olacak.
4- Kıdem tazminatı yok demek.
Esnek çalışma modellerinde kıdem tazminatı ya hiç olmuyor ya da ücretler düşük ödendiği için düşük oluyor.

KUTU/

Fazla ödediğiniz vergileri
ikramiye gibi davayla alabilirsiniz

Ali Bey, siz "Dava açan parasını alabilir" diye yazmıştınız. Ancak, bazı yazarlar "Geçmişe doğru yürümez, para alınamaz" diye yazmış. Hangisi doğru? Bu arada vergi hâkimi bir arkadaşım, direkt dava açmak yerine önce ilgili vergi dairesine başvuru yapmamı, sonra da onlar reddedince Maliye Bakanlığı'na dilekçe vermem gerektiğini söyledi. Onlar da reddedince ancak vergi mahkemesine dava açılabiliyormuş ve o durumda geçmişe yönelik paranın faiziyle birlikte alınabileceğini söyledi. Şimdi hangisi doğru ve sonradan kazaya uğramamak için hangi yolu izlemeliyiz? İbrahim Kaşlı

Birçokları diyor ki, Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasa gereğince geriye yürümez. İlk bakışta bu doğrudur ama işin esasına girince ve geçmişteki örnekleri görünce doğru olmadığını anlıyoruz. Hatta, Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez diyenler, geçmişte kendi köşelerinden nasıl geriye gittiğini de anlatmışlardı.
Örnek mi, işte size "emekli ikramiyeleri" konusundaki Anayasa Mahkemesi kararı:
SSK, Bağ-Kur ve TC Emekli Sandığı ile 18 kadar da özel banka-borsa sandıklarının ikisi veya daha çoğunda hizmeti olup da emekli olanlara, eski adıyla TC Emekli Sandığı yeni adıyla SGK'nın emekli ikramiyelerini ödeyebilmesi için son defa 5434 Sayılı TC Emekli Sandığı'ndan ayrılmış olmak kuralını (2829 Sayılı Kanun'un 12'nci maddesindeki cümleyi), Anayasa Mahkemesi 05.06.2009 günü Resmi Gazete'de yayınladığı kararla iptal etti.
İptal kararı doğrultusunda TBMM'nin yeni bir düzenleme yapması için de kararın bir yıl sonra, yani 05.06.2010 günü yürürlüğe girmesine karar verdi. Yani karar daha yürürlüğe girmedi ama dava açan ikramiyelerini alıyor, bazıları da kararda belirtildiği üzere karara uygun olarak TBMM'nin 5 Haziran 2010 gününe kadar yapması gereken düzenlemeyi bekliyor.
Anayasa Mahkemesi'nin emekli ikramiyelerine benzer bir şekilde 2006 yılındaki yüzde 35'lik vergi dilimini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmesi ve kararın da 8 Ocak 2010 günü yayınlanması ve iptal kararına uygun bir şekilde TBMM'nin yeni bir düzenleme yapması için 8 Temmuz 2010 gününe kadar süre vermesi konusunda da ben kararın geriye yürüyeceğini düşünüyorum.

DAVAYI AÇAN PARASINI ALIR


Gerek mahkemenin iptal ettiği 2006 yılındaki yüzde 35, gerek sonraki yıllardaki yüzde 35'lik dilimden vergi ödeyen çalışanlar (işçiler veya memurlar) veya net ücret sözleşmesiyle işverenlerin ödedikleri gelir vergilerinin dava yoluyla geri alınacağını düşünüyorum.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin kararını yayınlattığı 8 Ocak 2010 gününe kadar yasadışı sayılmayan yüzde 35'lik vergi dilimi, artık yüce mahkemenin kararıyla hukuk dışı ilan edildi. Öyleyse ortada yeni bir durum var. Benim düşünceme göre, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında yüzde 35'lik dilimden vergi ödeyen ücretliler dava açarlarsa paralarını geri alabilirler.
Ayrıca, Anayasa'da sadece "Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez" ilkesi yok ki; bir de 138'inci maddede, "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler" diyor.
Önlerine gelen konuda hâkimlerimiz, vicdanlarına ve hukuka göre mi yoksa kuru kuruya kanuni metinlere göre mi karar verecekler? Tabii ki işin içine vicdan da girecek. Ortada, iptal edilmeyen 2007, 2008, 2009 ve 2010 için boşluk var. Hâkimlerimiz de vicdanlarıyla bu boşluğu dolduracaklardır.

NE YAPMALARI GEREKİR?


1- Önce 2006, 2007, 2008, 2009 yıllarının hepsinde, birkaçında veya en az birinde yüzde 35'lik dilimden vergi ödeyen çalışanlar (veya net ücret anlaşması varsa işverenleri), yerel maliye birimlerine fazla ödedikleri vergileri Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda geri istemelidirler.
2- Yerel maliye birimleri 30 gün içinde olumlu cevap vermezse veya hiç cevap vermezse bu defa şikâyet yoluyla Maliye Bakanlığı'na başvurmak gerekir.
3- Maliye Bakanlığı da 60 gün içinde olumlu cevap vermezse veya hiç cevap vermezse bu sefer Danıştay'da dava açılması gerekir.

NE KAZANIRSINIZ NE KAYBEDERSİNİZ?


Diyelim ki dava açtınız ve kazandınız; ödediğiniz tüm fazla vergileri Maliye'den tahsil edersiniz veya ödeyeceğiniz vergilere mahsup edersiniz.
Diyelim ki kaybettiniz; bu durumda 400 lira kadar avukatlık ücreti ile 200 lira kadar da dava masrafı ödersiniz.
Ne dersiniz; hukuk adına uğraşmaya değer mi?


Bu yazı 1,075 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Mayıs 2016 Nikahsız yaşayan erkeğe dul aylığı verilir
    • 25 Ocak 2016 Emekli maaşına izinsiz haciz konulamaz
    • 30 Ağustos 2015 Kamu görevlileri toplu sözleşmesindeki memur zammı
    • 26 Mayıs 2015 Vekilliği sona erecek milletvekilleri nasıl emekli olacak?
    • 3 Mart 2015 Sağlıkta soygunun tarihsel hikayesi (2)
    • 17 Şubat 2015 Sağlıkta soygunun tarihsel hikayesi (1)
    • 28 Eylül 2014 SGK Torba ile ilgili genelgesini hazırladı--Torba ile prim affı ne kadar faydalı olacak?
    • 22 Temmuz 2014 SGK Danıştay'a rağmen emeklilerini kendi eliyle bu sene de soydurdu
    • 15 Temmuz 2014 Boşuna şikayet etme SGK başka erkekle yaşayan kadına ceza vermez aylığını da kesmez--Memur ziraat yapabilir ve e
    • 23 Aralık 2012 SGKnın Bağ-Kuru yine aynı bela
    • 21 Aralık 2012 SGKda emekli aylıkları hatalı mı hesaplanıyor?--Beyoğlu'nda polisleri unutmuşum
    • 30 Ekim 2012 Gurbetçilerin Yurtdışı borçlanması ile emeklilik hakkı kaldırılıyor
    • 17 Ekim 2012 SGK, Bağ-Kur’luyu kandırmış ve bundan da yararlanmaya çalışıyor
    • 1 Ağustos 2012 Emekli maaşına izinsiz haciz olmaz
    • 10 Temmuz 2012 İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa’sı ne getiriyor?
    • 27 Mayıs 2012 SGK Medula’da kaybının tutarını bulamadı
    • 19 Mayıs 2012 Memurlar toplu sözleşme yerine toplu duaya
    • 8 Mayıs 2012 Bağ-Kur’da da emekli aylıkları prim ödedikçe düşer
    • 18 Kasım 2011 Cezaevinden isteğe bağlı ödeyip emekli olunabilir
    • 7 Kasım 2011 Eski memurlar-İkramiyenizi güncel ve sorunsuz almak için hinlik yapabilirsiniz

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,887 µs