En Sıcak Konular

Mehmet Şevket EYGİ
Milli Gazete

Mehmet Şevket EYGİ
6 Nisan 2010

Satranç Turnuvası Devam Ediyor



Dehşetli satranç turnuvası devam ediyor. İki ekip var:

1. Vesayetçi, darbeci, resmî ideolojici militarist ekip.

2. Sivil ekip. Sivil lâfı mağluk bir söz, bunu biraz açmak lazım. Sivillerin başını dinî bir topluluk çekiyor. Satrancı kendi akıllarıyla, kendi kafalarına göre mi uynuyorlar, yoksa arkalarında başka güçler var mı? Sanırım var. Haçlılar, Siyonistler, ABD var gibi geliyor bana.

Birinci ekip millî mi?.. Sabataycılar ne kadar milliyse o kadar millî... Hani Osmanlı'nın son devrinde bir Rum meb'us (milletvekili) "Ben Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım" demişti.

Siyonistler iki ekipte de var mı? Var. Siyonistler çok kurnazdır.Hangisi kazanırsa...

1922'de Türk ordusu İzmir'e yaklaşırken Yahudi'nin biri balkonuna çıkmış, "Yaşasin, yaşasin, yaşasin!.." diye avaz avaz bağırmaya başlamış. Aşağıdan biri sormuş:

-Yusefaçi kim yaşasın? Yahudi şu cevabı vermiş:

-Henüz belli deyil...

Şu anda iki ekip de doğrusu çok güçlü. Biliyorsunuz Türkiye bu gibi satrançlar konusunda dünya listesinin başlarında değildir. Bizde Kasparof'lar, Karpof'lar yoktur.Onun için bu işte yabancılar var diyorum.Biz kendi başımıza bu kadar hünerli olamayız.

Satrancın sonu ne olur, kim kazanır?

İnşaallah iyi olur ama kesin ve peşin konuşamam.

Ekiplerden biri büyük bir falso ve hata yaparsa bitiktir işi.

Maç dönüşü olmayan sarp bir yolda ilerliyor.

Dinî topluluğun çok büyük emelleri var. Şu anda dost ve müttefik göründükleri, işbirliği yaptıkları bazı şahları, vezirleri, develeri, filleri gözlerini kırpmadan harcayabilirler.

Türkiye'deki bu satranç turnuvası bütün dünyanın kaderiyle ilgilidir. Hattâ üçüncü dünya savaşı bu yüzden çıkabilir.

Yahu be adam daha açık konuşsana!.. Konuşamam, yazamam, söyleyemem...Leb derim ama leblebi diyemem.

* (İkinci yazı)

M. Kemal'in gizlenen vasiyeti

Tarihimizin ünlü şahsiyetleri içinde en fazla iftiraya, haksızlığa, çarpıtmaya uğrayan kişinin Sultan Vahidüddin olduğunu iddia edenler yanılıyor. Bu kişi bence Mustafa Kemal Paşadır.

Nasıl olur demeyin. Birtakım Kemalistler, Atatürk hayranları ve perestişkârları onun ölümünden sonra, ismi dışında M. Kemal ile alâkası olmayan bir ideoloji çıkartmışlar, bir efsane/mitoloji oluşturmuşlar, onu yeni bir "Sezar dinine" âlet etmişler, onun gölgesinde ülkede Sabataycı bir saltanat ve hakimiyet kurmuşlardır.

Bunlar ülkemizde bir Atatürk kültü geliştirmişlerdir.

M.Kemal Paşa, ölümünden 50 sene sonra açılmak üzere (bir iddiaya göre) kendi el yazısıyla bir vasiyetname bırakmıştı. 1988'de bu vasiyetname, zamanın otokrat general Cumhurbaşkanı Evren Paşa tarafından açılıp okunmuş ve "Bu metnin açıklanması doğru olmaz, millet buna hazır değildir denilerek" 25 yıl daha gizli kalmasına karar verilmiştir.

Atatürk'ün "Ölümümden 50 sene sonra açılsın, icabı yerine getirilsin" dediği bir vasiyetnamede istenenleri yerine getirmemek ona ihanet değil de nedir? Böyle bir saklamaya, gizlemeye, geciktirmeye kimsenin hakkı yoktur. Hele böyle bir işi Atatürkçü geçinenler yaparsa durum daha vahimdir.

Çok ilginç bir internet sitesi var. İsmi /ataturkunvasiyetnamesi.com/ İstiklâl Marşı okunan, Mehter marşları çalınan, hamaset yapılan bir site. Bunu açar ve tedkik ederseniz çok meraklı, çok ilginç, çok şaşırtıcı konu ve sorularla karşılaşacaksınız?

M.Kemal'in vasiyetnamesi, ölümünden 72 sene geçmiş olmasına rağmen niçin açıklanamıyor? Ne gibi sakıncalar vardır? Bu açıklamayı kimler engelliyor?

Sayın Engin Ardıç Bey Atatürk hakkında çok şeyler biliyor ve bunları kısa cümle ve paragraflar halinde zaman zaman yazıyor. Her yazışında Kemalistlerin yıldırımlarını üzerine çekiyor. Buradan rica ediyorum: Lütfen himmet buyursunlar ve Atatürk'ün vasiyetnamesinin niçin açıklanamadığına dair bilgilerini, fikir ve görüşlerini Türkiye halkı ile paylaşsınlar. Bunu yaparsa kendisine minnettar ve müteşekkir kalacağız.

Hakkında irili ufaklı on binlerce kitap, risale ve makale yayınlanmasına, yurdun her yerinde milyonlarca heykeli, büstü, portresi bulunmasına, paraların ve pulların üzerinde resmi olmasına, gençliğe önder olarak kabul ettirilmeye çalışılmasına rağmen Atatürk Türkiye'nin en büyük bilinmeyenidir.

Ölümünden bu kadar zaman geçti, artık bu bilinmeyen çözülmelidir.

Atatürkçüleri (Kemalistleri) en fazla rahatsız ve tedirgin eden şey M. Kemal'in Hilâfet hakkındaki görüşleridir.

Kemal Paşa, Hilâfet'in İslâm ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir başkan ve kurum olarak canlandırılabileceğini düşünüyordu.

Zaten, 1924'de Osmanoğlu ailesinin son Halifesi Abdülmecid bin Abdülaziz Han yurt dışına sürülürken Büyük Millet Meclisi'nin çıkarttığı kanunda Hilâfetin Meclis'in hükmî şahsiyetinde mündemic olduğu belirtilmiştir.

Yani Meclis Halifeyi kovmuştur ama Hilâfeti lağv ve ilga etmemiştir.

Adnan Menderes, bir gece darbesiyle alaşağı edilmeden önce Meclis çatısı altında Demokrat Parti iktidarı grubuna şöyle demişti:

"Arkadaşlar!.. Millet size vekâlet vermiştir. İsterseniz Hilâfeti bile geri getirebilirsiniz..."

Onun bu sözü Sabataycıları deliye çevirmiş ve merhum hakkında idam kararını o gün vermişlerdir. İleride tarih bunları tafsilatlı olarak yazacaktır.

Atatürk'ün ölümü de esrarla doludur. Öldürüldüğü de iddia ediliyor.

Öldüğünde, yakın tarihimizin önemli ve ünlü bir din reisinin yanında bulunduğu iddia ediliyor. Bu din reisi, Lozan'ın ikinci kısmında Türk heyeti içinde bulunmuştur ve Cumhuriyetin mânevî mimarlarındandır.

Herkesin bildiği gibi M.Kemal Paşa'nın çok büyük malı, mülkü, parası, serveti vardı. Bu paranın bir kısmı ile bazı hayır işleri yapılması, burslar verilmesini vasiyet etmiştir. Şu hususun da açıklanması çok zordur: Atatürk, İsmet Paşa'nın çocuklarına burs verilmesini istemiştir. Niçin niçin niçin? İsmet'in öldüğünü, öldürüldüğünü mü sanıyordu?

Atatürk açıklanmayan, açıklanamayan, gizli tutulan vasiyetnamesinde birtakım akrabalarının, yakınlarının da isimlerini zikr ediyormuş, Kemalistlerin bunların bilinmesini istemiyorlarmış diye duyuyorum.

Atatürk meşhur vasiyetnamesini yazdığı (veya yazdırdığı) sırada zihni berrak mıydı? Ölüm döşeğinde iken Ankara'dan İngiltere büyükelçisini çağırmış, onunla özel bir görüşme yapmış, Elçiden çok garip bir istekte bulunmuş, Elçi isteği kabul etmemiş. Bu konular Elçinin daha sonra yayınlanan hatıralarında dile getirilmektedir.Atatürk, İngiliz elçisinden ne istemişti?

M. Kemal Paşa'nın nâşı islâmî kurallara göre yıkanmış, kefenlenmiş midir? Cenaze namazı kılınmış mıdır? Bu namazda kim imamlık yapmış, kaç cemaat bulunmuştur?

Paşanın, bugünkü râyiçle milyarlarca dolar olan şahsî serveti ne olmuştur? Bunun ne kadarı CHP'ye verilmiştir?

Bir rivayeti daha nakl edeyim: 1988'de Çankaya Köşkü'ne getirilen ve General Evren'in bürosunda bulunan vasiyetnamenin gizlice mikrofilmleri çekilmiş, bir Ortadoğu devletinin yer altındaki mahrem arşivlerine konulmuştur. Doğruysa bu işi kimler yapmıştır?

Atatürk'ün, Dönme Dilberzade ailesine verilmesini istediği para adı geçen aile tarafından niçin alınmamıştır?

İki Atatürk var. Biri gerçek Atatürk, ötekisi efsane Atatürk. Sağcı, solcu, Atatürkçü, anti-Kemalist, Müslüman, milliyetçi tarihçilerimizin artık Atatürk konusunu çok ciddî, çok objektif, çok seviyeli bir şekilde ele almaları gerekmektedir.

Vasiyetname de, en kısa zamanda bütünüyle (tekrar ediyorum bütünüyle) yayınlanmalıdır.

Bu iş Atatürkçülere terettüp eden bir vazife ve vicdan borcudur.

Hem ah Atatürk vah Atatürk, ulu önder Atatürk, yolundayız izindeyiz, bıraktığı emanetin bekçisiyiz diye bağıracaklar, hem de vasiyetini bucak bucak gizleyip saklayacaklar. Olmaz böyle iki yüzlülük!..

Kemal Paşa İzzetPaşa kabinesinde Harbiye nazırı olmak istemişti...

Sultan Vahidüddin Han'ın kerimesi ismetli Sabiha Sultan ile evlenmek, Saray'a Damat Paşa olmak istemişti. Tıpkı Enver Paşa'nın Naciye Sultan ile evlenip "Damad-ı Hazret-i Şehriyarî olması gibi...

Acaba damat olabilseydi tarih böyle mi olurdu?



Bu yazı 1,217 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 9 Aralık 2019 Kemal Yolunda
    • 11 Kasım 2019 Ekilmeyen topraklarımız
    • 16 Aralık 2018 Şeriat aziz eder yüceltir
    • 9 Aralık 2018 Belediye Başkanı adayları
    • 8 Ağustos 2017 Uyarı
    • 30 Ağustos 2015 Eğitime ve Mekteplere Dair
    • 26 Mayıs 2015 Birilerindeki On Beş Büyük Kusur
    • 17 Şubat 2015 Meşrebime Dair
    • 28 Eylül 2014 Mümin Kardeşlerini Ötekileştirmek
    • 22 Temmuz 2014 İslam Dünyasının Yürekler Acısı Perişan Hali
    • 17 Haziran 2014 Osmanlıdan Sonra Kaos ve Anarşi
    • 23 Aralık 2012 Papazın Müslüman Oluşu
    • 22 Aralık 2012 Filistin ne Zaman Kurtulur?
    • 1 Aralık 2012 Dünyevleşmek Felketi
    • 5 Kasım 2012 Vehhabiler Resulullah Efendimizin Türbesini Yıkmak İstiyor mu?
    • 17 Ekim 2012 İslam'da Başkanlık ve Memuriyet
    • 24 Temmuz 2012 Sivil Darbe
    • 10 Temmuz 2012 Sultan Abdülhamid
    • 27 Mayıs 2012 Vefasız Müslümanlar!..
    • 19 Mayıs 2012 Vakıf Mallarına El Uzatanlara Lanet

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,841 µs