En Sıcak Konular

Arslan Bulut
Yeniçağ

Arslan Bulut
2 Haziran 2010

Yargı gücü, TSK’yı zaafa düşürmek için kullanılabilir mi?



Türkiye, yargıda ve orduda kadrolar savaşı yaşıyor. Diğer bütün kadrolarda, karşı devrim kadrolaşması tamamlanmış durumdadır.
Şu anda yargıdaki kadrolaşma, ayağına yer etmiş durumdadır. Yargıda sahip olunan mevzilerden, sadece orduya değil, diğer yargı mensuplarına yönelik keyfi kararlar alınabilmektedir.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nın aleyhinde hiçbir somut delil bulunmadığı halde, idari görevi dolayısıyla adliye lojmanlarının bahçesine yaptırdığı bir çardak bile soruşturma konusu edilebilmiş, görevi kötüye kullandığı ileri sürülebilmiştir! 
1995 yılında, dürüst bir kamu görevlisi olan Sivas valisinin ayağının kaydırılması için bir büyük gazete, valinin eşinin, devlet parasıyla eczaneden aldığı 2.500 liralık korseyi yolsuzluk diye sunmuştu. Oysa valinin eşi bir devlet memuruydu, öğretmendi ve belindeki ciddi sıkıntıdan dolayı korseyi doktor yazmıştı.
Münferit gibi görünen bu çirkin komplolar, şu anda Türkiye’de bütün devlet kadrolarında ağır bir hastalık durumuna ulaşmıştır.
***
Bir soruşturma sırasında tutuklanan sanıkların itiraz etmesi ve itiraz makamı tarafından serbest bırakılmasından sonra, bu defa savcıların itirazı üzerine yeniden tutuklanmaları, yargı içindeki “balyoz savaşları” nın fotoğrafıdır. Aslında, usul hukuku açısından tahliye kararına itirazın mümkün olmaması gerekirdi. Nitekim, son kararda yeniden tutuklama kararı verilirken, heyet kararının tek hakim kararından üstün olduğu gibi bir ifade kullanılmasının sebebi budur.
Yine aynı soruşturmada savcıların, asıl yetkili olan başsavcı vekilinin, “sanıkların ifadelerini bulundukları ildeki mahkemeler vasıtası ile talimatla alın” şeklindeki uyarısını dinlemeyip 70 muvazzaf subay için gözaltına alma kararı vermeleri, sonunda bu soruşturmadan alınmaları da bu cümledendir.
Yargı gücü, devletin güvenliğini sağlayan bir kurumu adeta çökertmek için kullanılabilir mi?
2003 yılında bir plan seminerine görevlerinin gereği olarak ve emirle katılmış olan bütün subayların, bu toplantıda yapılmış konuşmalar sebebiyle ifadeleri alınabilir ama hepsine suçlu muamelesi yapmak adalet anlayışına sığar mı?
Bugün 70 subayı tutuklayan yarın 700 subayı da tutuklar! Böyle devlet olur mu?
Denilebilir ki suç işlemişlerse, darbe hazırlamışlarsa tabii ki tutuklanabilirler!
Böyle aleni darbe planlaması olmaz. Kaldı ki asıl soruşturulması gereken darbe, 28 Şubat postmodern darbesidir. Sorumluları da birkaç kişidir. Yapılmış darbe ortada dururken, yapılmamış darbenin soruşturması sırasında, TSK’yı zaafa düşürmek ne demek oluyor? Bu da bir darbe ve bu da ağır bir suç değil midir?
***
Aslında Türkiye’deki adaletin fotoğrafı, Mersin’deki olaydan bellidir. Oğlunun dershane ücreti olan bin lirayı ödeyemeyince faiziyle birlikte beş bin liraya çıkartılan borç belgesine, okuma yazması olmadığı halde ödeme taahhüdü anlamında imza atan ve yine ödeyemeyince hapse atılan annenin durumu ortadadır.
Oğlu, annesinin kendi yüzünden hapsedilmesinin verdiği üzüntü ile intihar etmiştir. Bakanlık borcu ödeyince de anne serbest bırakılmıştır. Adalet sistemi, bin liralık borcu birkaç ay içinde beş bin liraya yükselten bankaların faiz terörüne bir çare bulmak durumunda değil midir?

Bu yazı 1,057 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Eylül 2020 Washington Post ve Die Welt'in iddiaları!
    • 25 Kasım 2019 İktidarda kalmak için akıl dışı yöntemler!
    • 3 Kasım 2019 Suriye'de atılan bütün adımlar BOP'a uyumlu!
    • 30 Aralık 2018 "ABD ile aslında hiçkarşı karşıya gelmedik!"
    • 9 Aralık 2018 Simon Bolivar ve Tayyip Erdoğan!
    • 22 Kasım 2018 Türkiye'nin reçetesi de Denktaş yöntemlerinde!
    • 7 Ağustos 2017 Tayyip Bey dublör mü kullanıyor?
    • 15 Ocak 2017 Kıbrıs'ta asıl hedef İsrail'in güvenliği
    • 10 Mayıs 2016 Ben kabul etmiyorum Sayın Tayyip Erdoğan!
    • 25 Ocak 2016 IŞİD taşeronsa işveren kim?
    • 30 Ağustos 2015 AKP ve PKK'nın ortak hedefi!
    • 26 Mayıs 2015 AKP, tam donanımlı bir suç örgütü mü?
    • 3 Mart 2015 Dolmabahçe yalanları!
    • 17 Şubat 2015 Ula uşaklar, hep elduk mi?
    • 28 Eylül 2014 IŞİD senaryosunun en ince ayrıntıları...
    • 22 Temmuz 2014 Günde bin Müslüman öldüren Müslümanlar!
    • 15 Temmuz 2014 Exeterden komik bilgiler!
    • 5 Temmuz 2014 IŞİDden Büyük İsraile giden yol
    • 10 Haziran 2014 Lice’de bir görgü tanığı anlatıyor
    • 8 Ocak 2013 ABD, İslamcıları niçin kullanıyor?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,238 µs