En Sıcak Konular

Arslan Bulut
Yeniçağ

Arslan Bulut
24 Eylül 2011

Halkın iktidarı mı ABD’nin iktidarı mı?



Tayyip Erdoğan, Libya’da yaptığı konuşmada, “Suriye’de de halkına zulmedenler ayakta kalamayacaklardır. Zira zulüm ile âbad olunmaz. Artık otokrasi dönemleri bitiyor.Totaliter rejimler gidiyor. Artık halkın iktidarı geliyor” dedi.
Totaliter iktidarların devrilmesine kimse itiraz edemez. Meselâ, Suudi Arabistan’daki diktatörlüğün bir an önce devrilmesi gerekir değil mi?
Peki neden Tayyip Erdoğan, tam bir diktatörlük olan Suudi Arabistan yönetiminin devrilmesinden söz etmiyor da her vesileyle Suriye’yi gündeme getiriyor?
Çünkü Suudi Arabistan yönetimi, İslâm dünyasına sahip çıkar gibi bir görüntü içinde olsa da topraklarını Amerikan askerlerine açarak Irak’ı işgal ettirmiştir. Irak’a yönelik işgal hareketinin merkez üssü Suudi Arabistan toprakları olmuştur. Suudi Arabistan, İslamiyetin doğduğu toprakları, Amerikan askerlerine çiğnetmek yetmezmiş gibi başka bir İslam ülkesini de işgal ettirmiştir.
Dolayısıyla Erdoğan’ın sözleri içinde yer alan “halkın iktidarı” ifadesini, “ABD’nin iktidarı” olarak anlamak gerekir.

***

Aslında Irak, Libya ve Suriye’deki rejimler Batı ile işbirliği içindeydi. Mesela PKK’nın Suriye topraklarını merkez olarak kullandığı dönemde, bu işin ABD’nin isteği dışında sürmesi mümkün müydü? Saddam, Kahire’de üniversite öğrencisi iken CIA elemanı olduğu gerekçesi ile Mısır istihbaratı tarafından takip edilen biriydi. İran’a savaş açması da ABD’nin planı gereğiydi. Saddam, o dönemde Türkiye’ye bile savaş açabilirdi. Fakat Türkiye, savaşı yıllarca sürdürmez, Irak’ı işgal eder, petrole sahip olur, dünya da saldırgan Irak olduğu için sesini çıkaramaz diye bu planı uygulamadılar.
İran savaşının ardından, Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi de Amerikan kışkırtmasının eseridir. Çünkü ABD’ye, Irak’ı işgal edecek bir bahane gerekiyordu!
Libya da farklı durumda değildi. Kaddafi ABD ve İngiltere istihbaratı ile işbirliği içindeydi. Böyle olduğu için Türkiye’deki Amerikancı iktidarlarla gül gibi geçiniyordu..
Fakat Libya petrolü ABD ve Avrupa’nın iştahını kabartıyordu. Üstelik çölün altında zengin su kaynakları bulunmuştu. Bu kaynaklara el koymak için Libya’daki muhalefeti silahlandırıp eğitim verdiler. İç savaş çıkarıp, NATO bombardımanı ile havadan muhalifleri desteklediler. Yüzde yüz işbirlikçi bir iktidar oluşturmaları gerekiyordu..
Suriye ise hâlâ direniyor!
Batılı güçler, silahlandırdıkları üç-beş bin kişi ile halkı ayaklandırmaya çalıştı. Suriye halkı olayın iç yüzünü kısa zamanda fark ettiği için ayaklanmayı desteklemedi. Dünya kamuoyunu, “Suriye hükümeti kendi halkını katlediyor” diyerek yalan haberlerle yönlendirdiler. Oysa, Suriye, ülkede iç savaş çıkarmak isteyen üç-beş bin kişinin hakkından gelmeye çalışıyor. Tıpkı Türkiye’nin PKK’nın hakkından gelmeye çalıştığı gibi! ABD ile işbirliği içinde olmasa, Türkiye için de “halkını katlediyor” demezler miydi?
Geçmişte demediler mi? 

***
 
Tayyip Erdoğan, “NATO’nun ne işi var Libya’da?” dedikten bir hafta sonra, “NATO, Libya’nın, Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya’ya gitmelidir” e geldi ve İzmir’i bombardımanın kumanda merkezi yaptı!
Şimdi de Fransa ve İngiltere’nin sömürü heveslerine karşı “Libya, Libyalılarındır” diyor. Peki Türkiye kimindir? Siz Türkiye’de Türk kelimesine bile tahammül edemiyorsunuz? Türkiye’ye sıra geldi mi 36 etnik kökeni sayıyorsunuz.. Türkiye’yi ABD’nin jandarması haline getirerek sağladığınız dış destekle, içeride bir diktatörlük kurdunuz. İnsanları kitap yazdı, haber yaptı, siyaseti etkiledi diye içeri atıyorsunuz?
Peki bu zulmü yapanlar âbad olur mu?

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=19770



Bu yazı 1,215 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Eylül 2020 Washington Post ve Die Welt'in iddiaları!
    • 25 Kasım 2019 İktidarda kalmak için akıl dışı yöntemler!
    • 3 Kasım 2019 Suriye'de atılan bütün adımlar BOP'a uyumlu!
    • 30 Aralık 2018 "ABD ile aslında hiçkarşı karşıya gelmedik!"
    • 9 Aralık 2018 Simon Bolivar ve Tayyip Erdoğan!
    • 22 Kasım 2018 Türkiye'nin reçetesi de Denktaş yöntemlerinde!
    • 7 Ağustos 2017 Tayyip Bey dublör mü kullanıyor?
    • 15 Ocak 2017 Kıbrıs'ta asıl hedef İsrail'in güvenliği
    • 10 Mayıs 2016 Ben kabul etmiyorum Sayın Tayyip Erdoğan!
    • 25 Ocak 2016 IŞİD taşeronsa işveren kim?
    • 30 Ağustos 2015 AKP ve PKK'nın ortak hedefi!
    • 26 Mayıs 2015 AKP, tam donanımlı bir suç örgütü mü?
    • 3 Mart 2015 Dolmabahçe yalanları!
    • 17 Şubat 2015 Ula uşaklar, hep elduk mi?
    • 28 Eylül 2014 IŞİD senaryosunun en ince ayrıntıları...
    • 22 Temmuz 2014 Günde bin Müslüman öldüren Müslümanlar!
    • 15 Temmuz 2014 Exeterden komik bilgiler!
    • 5 Temmuz 2014 IŞİDden Büyük İsraile giden yol
    • 10 Haziran 2014 Lice’de bir görgü tanığı anlatıyor
    • 8 Ocak 2013 ABD, İslamcıları niçin kullanıyor?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,214 µs