En Sıcak Konular

Hasan DEMİR
Yeniçağ

Hasan DEMİR
24 Eylül 2011

"Barış" imiş, "Demokrasi" imiş!



Bilmiyorum seçim meydanlarında Erdoğan halka “İleri demokrasi” vaadinde bulunur ve Sayın Cumhurbaşkanı “Çok iyi şeyler olacak” derken 30 Haziran 1996’da Tunceli’de bayrak merasimi sırasında hamile kadın kılığına girerek düzenlediği intihar saldırısıyla 8 askerin şehit olmasına ve 29 askerin yaralanmasına yol açan PKK’lı için “Zeynep Kınacı’nın mücadelesi kendi mücadelemizdir. Bugün rahat siyaset yapmamızı, bu kadar rahat konuşmamızı bu arkadaşlarımıza borçluyuz” diyebileceğini de hesaba katmışlar mıydı?
Katmış da söylemişlerse Türkiye ölmüş de sıra cenaze namazını kılmaya gelmiş demektir. Yok, Barış ve Demokrasi Partisinden asla böyle bir küstahlık beklemiyor da bu tür söylemler içersine girmişlerse başımızdakilerin yönettikleri Türkiye’den habersiz oldukları neticesi çıkar ki durum daha da vahimdir. “Barış” ve “Demokrasi” istiyoruz diye partilerine bu ismi koyanlar Hakkâri’de bir polis kafasına atılan taşlardan kendini korumak için göz yaşartıcı sprey sıksa bu partinin yandaşları İstanbul’dan Adana ve Mersin’e kadar Türkiye’nin dört bir yanında sokaklara dökülüp halk otobüslerinde yorgun argın evlerine dönen insanların üzerine Molotof kokteylleri atıp onları cayır cayır yakıyor. Evleri, işyerlerini talan ediyor. İlkokul bahçesindeki çocukları gazlarla zehirliyor, içinde öğrencilerin uyumakta olduğu yurt binalarını yakıyor. İşte bu parti bütün bu insanlık dışı, vahşi hayvanların bile yapmayacağı faaliyetlere, “Halkın demokratik tepkisi” diyor, diyebiliyor. İşin daha da tuhaf tarafı, hatta çirkin tarafı ise gazetelerden televizyonlara, siyasetçilerden devlet yetkililerine kadar Türkiye’nin neredeyse dörtte üçü bütün bunlara, “Ama Türk devleti de şunu yaptı” girişleri ile meşruiyet kazandırıyor, arka çıkıyor; yani cinayete, vahşete, içilen kana ortak oluyor. Söyledikleri doğru değil amma velev ki doğru olsa bile bir kötülüğün izafesi için beter bir kötülükle mukabele mi gerekir? PKK ve yan kuruluşlarına bu tür arka çıkanların tek kızdıkları bizler gibi bu tür taşkınlıklar için vicdanlarında yer bulamayanlar. Bu gidişin bu coğrafyadaki varacağı nokta uçurum, ahirette biteceği yer ise cehennem olacaktır.
Görüyorsunuz Türkiye birkaç kişinin Meclise girip girememesine kilitlenmiş durumda. Sanki bu mesele aşılınca her şey güllük gülistanlık olacak. Oysa adamlar Diyarbakır’ı başkent ilân etti, parlamentolarını Diyarbakır’da topladı. Ayrı bir bayrak, ayrı bir dil, ayrı sınırlar istiyoruz dediler. Valilerimizi biz seçelim, vergilerimizi biz toplayalım, güvenlik güçlerimizi biz oluşturalım dediler. Bütün bunları “barış” diye diye, “demokrasi” diye diye yaptılar, yapıyorlar. Müstakil bir devlet olmak için istemedikleri ne kaldı? Hatta “isteme” noktasını geçip “elde etme” nin eşiğine geldiler. Sabahat Tuncel’in söyledikleri kanun hakimiyeti ve hukukun üstünlüğünün var olduğu bir ülkede mesela Almanya’da, Fransa’da, Amerika’da kendi devleti aleyhine söylenebilir mi? Türkiye’de bunlar ve daha beterleri yıllardır oluyor ve hukukun gücü birkaç generale, bir iki yazara geçiyor. PKK’nın dokunulmazlığı var, dokunanı yakıyor. “AKP’lileri Diyarbakır’a sokmayın” diyenlere cevap bile verilemezken MHP’ye, CHP’ye sürekli “had” bildiriliyor?!
Velhasıl “barış”  ve “demokrasi” diye diye Türkiye’nin geldiği nokta işte bu. Siz bu tablodan gerçekten barış ve demokrasi çıkacağına inanıyor musunuz, bilemiyorum. Bu kardeşinize zor, hatta imkânsız gözüküyor. Tabii Rabbimden umut kesilmez. Her zaman yapacak çok şey vardır. Ne yani, teslim mi olacağız!

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18909



Bu yazı 1,256 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ağustos 2015 PKK'yı kim besledi?
    • 28 Eylül 2014 Tarih karşısında AKP!
    • 5 Temmuz 2014 Erdoğan nasıl yargılanacak?
    • 23 Aralık 2012 Çelişkilerin lideri!
    • 21 Aralık 2012 Türkler vatanını NATOsuz da korur!
    • 1 Aralık 2012 Bu hesap Yüce Divanda biter!
    • 30 Ekim 2012 Devlet Bey, Erdoğan birlikteliği!
    • 17 Ekim 2012 Fiyaskoyu zafer diye yutturuyorlar!
    • 1 Ağustos 2012 Ordu satarak zengin olmak!
    • 24 Temmuz 2012 Yirmi yıl sonra nasıl bir Türkiyede yaşayacağız?
    • 10 Temmuz 2012 İmamın mağlubiyeti papazın zaferi!
    • 19 Mayıs 2012 Büyükanıt niye kollanıyor?
    • 8 Mayıs 2012 Erdoğan cevap verebilecek mi?
    • 13 Kasım 2011 Bu devlet kimin?
    • 13 Kasım 2011 Barzani bozgunu!
    • 7 Kasım 2011 Başımız ciddi şekilde belada!
    • 30 Ekim 2011 Bir devlet niye yıkılır?
    • 22 Ekim 2011 Erdoğan’ı korkutan ne?
    • 28 Eylül 2011 Erdoğan’ın ‘devlet’ dediği...
    • 24 Eylül 2011 Cevabını bilmediğim sorular

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,241 µs