22 Şubat 2010

Talihsiz hafta...

Uğursuz bir haftayı geride bıraktık... Hükümet ile yüksek yargı arasındaki çatışma yetmezmiş gibi hafta sonunda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un bir telefon konuşması düştü internete. Yandaş kanallar her gece tekrar tekrar bu konuşmayı yayınlıyor. İktidarın herhangi bir eleştirisi yok. Başbakan Erdoğan’ın Rezmi Gür ile yaptığı bir telefon konuşmasını yayınladıkları için Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal’ın birer yetkilisi hâlâ hapisteler. Org. Başbuğ’a saldırı ise serbest... TSK’nın ve ülke güvenliğinin bir takım komplolarla darbe yemesini bazıları memnunlukla izliyor demek. Bazıları da hâlâ bu yoldan demokrasiye gidildiği düşüncesinde... Ne uyku?
Başbakan dün Dolmabahçe’de sanatçılarla toplandı. Sanatçı diye çağırılanların tamamına yakını şarkıcıydı. Demek klasik müzik sanatçıları, ressamlar, heykeltraşlar falan sanatçı sayılmıyor iktidar katında. Sesi güzel olanların beyninin de güzel olduğu düşünülüyor!
Başbakan Dolmabahçe’de kendi sanatçılarını kabul ederken Rutkay Aziz, Tarık Akan gibi sanatçılar da Ankara’da Tekel çadırındaydı. Onlar da sanatçı... Ancak aynı zamanda “aydın”lar... Aydın adam halkın, ezilenin, yoksulun yanında yer alır... Yeri orasıdır.

 

Goethe ile Beethoven
Öykü Odatv’de Mümtaz İdil’den... Goethe ile Beethoven sokakta dolaşırken, Avusturya İmparatoru atlı arabasıyla yanlarından geçer. Goethe, imparatorun geçtiğini fark edince hemen döner ve “esas duruşa” geçer... Beethoven ise yürümeye devam eder. İmparator arabadan iner ve Goethe’yi hiç görmemiş gibi Beethoven’un arkasından koşar ve “Nasılsınız ekselansları,” diye sorar.
Beethoven, sokakta karşılaştığı bir ahbap edasıyla, “İyiyim, ya siz?” der ve yürümeye devam eder.

 

Gıbrıslı Gız...
I am a Gıbrıslı gız, Dilber derler adıma
I would like you to tell you neler geldi başıma
Every sunday aynı şey, I nearly çadlaycam
My dad brings me dünürcü, illa illa alacam.
* * *
Bubacığım keltoştur, göbek besler, he is fat
Fourty years in london, ingiliscası çat-pat
I dare say anything, bunlar katil ganara
There’s nothing they don’t know, her şeyde bir numara...
* * *
I decided to resist, dedim şimdi evlenmem
He said he would break my head, onu bunu dinlemem
Bak oğlancık eyidir, he’s got house and a car
What is the matter with you, yoksa başka biri var?
* * *
Aha oğlancık burda, gıbrıslı türk alacan
If you carry on like this, zaten evde galacan
You need to get a husband, disgo-misgoyu bırak
With a damat paralı, our future çok parlak...
* * *
There is nothing I can do, boynumuz gıldan ince
Who cares about me, başa bunlar gelince
I will carry on like this garınca gararınca
I will then live my own way, bunlar topu dikinca....
(Kıbrıs Postası gazetesinden alıntıdır.)

 

Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!
Elie Wiesel 

 

Sar
Muazzez İlmiye Çığ ile Hayrettin Karaca’nın memleketin hangi istikamete gittiğini göstermek için geri geri yürüyeceklerini yazmıştık...
Moğollar grubundan Cahit Berkay haberi okuyunca yeni albümleri “Umut Yolunu Bulur”daki bir şarkıyı anımsamış.
“Geri Sar” adlı şarkının sözlerinin bu eyleme uyduğunu yazıyor Cahit Berkay. Şarkı şöyle:
Geri Sar, Geri Sar, Geri Sar
Geri Sar Şu Filmi Makinist Geri Sar
68 Ruhuna Geri Sar
Denizlerin Aşkına Geri Sar
Selam Olsun Erenlere
Sevgisine Serenlere
Lokmasını Bölenlere
Geri Sar

 

Sanat meyhanede içenin acısına acı katmak, dertli insana sorunları  altında ezilecek ruh vermek değil, insanda umut, güç ve yaşama hevesi yaratmaktır.

 

TRT
Oğulcan Fırat, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden bir öğrencinin Aralık 2009 ayı içinde dönem sonu ödevi için TRT’de yaptığı bir anketin sonuçlarını göndermiş... Örnek olarak üç soru ve yanıtlarını alalım
1 - TRT haberlerini  izliyor musunuz?
Evet: 11, Hayır: 158
2 - TRT haberlerini neden izlemiyorsunuz?
a) Saati Kötü: 39  
b) Hükümet yanlısı haber yapıyor: 98
c) Fikrim Yok: 21
3 - TRT dizilerini izliyor musunuz?
Evet: 7, Hayır: 160
Oğulcan Fırat gönderdiği notta diyor ki:
TRT’ci arkadaşların işi zor... Kendi izlemedikleri bir kanalı halka nasıl izlettirecekler?

 

Lider
Siyasi lider akıl hastanesinde konuşma yapıyormuş. Bir kişi dışında dinleyicilerin tümü alkışlamış. Lider alkışlamayan kişiye dönmüş:
“Siz niçin alkışlamıyorsunuz?”
Adam cevap vermiş:
“Ben hastabakıcıyım efendim.”

 

Sarraf
Siyasetçilerin bağırarak konuşma âdeti sürüyor.
Bağırdıklarında seçmeni korkutarak daha etkili olduklarını mı sanıyorlar? Belki.. Ama aynı zamanda değer aşınmasına da uğruyorlar.
Yılmaz Mazlumoğlu onlar için diyor ki:
“Siz hiç bağıran sarraf gördünüz mü?
Zerzevatçı bağırır ama kuyumcu bağırmaz.
Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
Düşünenler bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez.
Düşünemeyenler hep kavga halindedir...”

Bu yazı 1,234 defa okundu.