En Sıcak Konular

Cevher İLHAN
Yeni Asya

Cevher İLHAN
10 Temmuz 2012

Denetim mekanizmalarını ıskat…



Komşu Suriye ile tırmanan kriz ve gece yarısı çıkarılan özel yetkili mahkemelerin bölge ağır ceza mahkemelerine dönüştürüldüğü “3. yargı paketi”ne dair tartışmaların gürültüsünde “devletin harcamaları denetlemesi”nin kısıtlanması oldu-bittisinin üzerinde durulmadı.

Anayasa’nın 160. maddesi, Sayıştay’a “merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idâreleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak” görevini veriyor.
Ne var ki AKP iktidarı, sadece “askerî harcamaları” denetim dışında tutmakla kalmadı. Anayasaya göre asıl fonksiyonu devletin harcamalarını denetlemek olan Sayıştay’ın “denetim yetkisi”ni büyük ölçüde tırpanladı. Apar topar çıkarılan değişiklikle, hükûmetin, bakanlıkların genelge ve yönetmeliklerine göre iş ve işlem yapan kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerinin Sayıştay tarafından kanuna uygunluk bakımından denetlenemeyeceği; kamu idarelerinin bütün hesap ve işlemlerinin gerekliliği, ölçülülüğü, etkililiği, ekonomikliği, verimliliği gibi konularda denetim raporu düzenlenemeyeceği kaydı getirildi.
Gerçek şu ki son dönemde “Sayıştay Kanunu”na da el atan hükûmet, Türkiye’nin “AB ulusal programı”nda söz verdiği ve “ilerleme raporları”nda Ankara’ya iletilen “yolsuzlukların önlenmesi” ve “kamu denetçiliğinin geliştirilmesi” için AB normlarına uyum ve uygulamada yargı bağımsızlığının sağlanması ile denetim mekanizmalarının geliştirilmesi taahhüdünü yerine getirmiyor.
Tam tersine, devletin harcamalarının denetlenmesine dair “uyum yasaları”nı çıkarmak yerine, “torba kanunları”na sokuşturulan “yasal düzenlemeler”le, Sayıştay’ın başına çuval geçirilip devlet harcamalarının denetlenmesi ortadan kaldırılıyor…

“YASAL OPERASYON”  
Bilindiği gibi, daha önce özel kanunlarla kurulan ve kamu payı yüzde 50’nin altına düşen kamu şirketlerinin ancak ortaklık hakkı yönüyle denetlenebileceğine dair hükümle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu denetiminin kapsamı dışında tutulmuştu.
Bu bağlamda, bu tür kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketlerin harcadıkları kamu kaynaklarının doğru, etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının, kamu zararına yol açıp açmadığının denetimi yapılamaz hale getirilmişti.
Tıpkı son değişiklikle “denetim raporlarında kamu idaresinin takdir yetkisini kısıtlayacak veya ortadan kaldıracak görüş ve talepte bulunamayacağı” sınırlamasında olduğu gibi, “Sayıştay tarafından yerindelik denetiminin yapılamayacağı, idârenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamayacağı” ibâresiyle kamu kurumlarının denetlenmesi yetkisi peşinen biçilmişti.
Özetle kanun metninde, “denetimin genel kabul görmüş uluslar arası standartlara uygun olarak yürütüleceği” taahhüdüne rağmen, Sayıştay’ın denetim bağımsızlığı ortadan kaldırılıp etkisizleştirilmiş, “kamu performans denetimi” yetkisi devre dışı bırakılıp  “denetim raporları”nın işleme konulmamasıyla işlevsiz bırakılmıştı. Buna bağlı olarak, Karadeniz Sahil Yolu, Deriner Barajı ve hafif raylı sistemler gibi çok önemli ihâle dosyalarının aralarında bulunduğu 73 tezkere, “eski tarihli olduğu” ve “güncelliğini yitirdiği” gerekçesiyle “yasal operasyon”la gündemden kaldırılıp denetim dışında tutuldu.

DEVLET DENETİMDEN KAÇIRILIYOR
Anlaşılan o ki, son çıkarılan Kamu Denetçiliği / “ombudsman yasası”nda “askerî işler”in denetimden kaçırılması misali, AKP hükûmetinin kendisi de harcamalarını denetimden kaçırıyor. “Özelleştirmelerde yolsuzluk” ve “ihâleye fesat karıştırma” iddialarının soruşturulmasının önüne engeller koyuyor.
En son “4+4+4 sistemi”nde 20 milyarlık “tablet projesi”nin devlet ihâlelerini denetleyen Kamu İhale Kurumu’nun denetiminden çıkarılmasına dair itiraz ve iddialara Başbakan’ın büyük tepki göstermesi, bunun göstergesi. 
Doğrusu daha “tablet ihâlesi” yapılmadan, “Fatih projesi” kapsamındaki “akıllı tahta” ve bilgi teknolojisi satın alınmasına dair ihâlenin yargıdan dönmesi, Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) gerçekleştirdiği akıllı tahta ihalesinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurması ve peşinden KİK’in daha önce ihâle sürecine yapılan, ama reddettiği itirazları değerlendirmeye almak durumunda kalması da bunun bir örneği.
Oysa devletin, devlet harcamalarının uluslar arası standartlarda denetime tabi tutulması, demokratik sistemin bir gereği. Aksi halde denetim mekanizmalarının ıskat edilip işlevinden edilmesiyle, “siyasî iktidarın kirli çamaşırlarını yıkama merkezi” haline getirilmesi, en evvel iktidarı yıpratır. Türkiye’nin demokratikleşme irâdesi enerjisi boşa harcanır, malî gücü ve ekonomik kaynakları, yolsuzluklar, ihâleye fesat karıştırma ve su-i istimallerle tüketilir. 
Güçlü demokratik devlet, denetim mekanizmalarının bağımsızca işlediği devlettir…

05.07.2012

Anayasa’nın 160. maddesi, Sayıştay’a “merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idâreleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak” görevini veriyor.
Ne var ki AKP iktidarı, sadece “askerî harcamaları” denetim dışında tutmakla kalmadı. Anayasaya göre asıl fonksiyonu devletin harcamalarını denetlemek olan Sayıştay’ın “denetim yetkisi”ni büyük ölçüde tırpanladı. Apar topar çıkarılan değişiklikle, hükûmetin, bakanlıkların genelge ve yönetmeliklerine göre iş ve işlem yapan kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerinin Sayıştay tarafından kanuna uygunluk bakımından denetlenemeyeceği; kamu idarelerinin bütün hesap ve işlemlerinin gerekliliği, ölçülülüğü, etkililiği, ekonomikliği, verimliliği gibi konularda denetim raporu düzenlenemeyeceği kaydı getirildi.
Gerçek şu ki son dönemde “Sayıştay Kanunu”na da el atan hükûmet, Türkiye’nin “AB ulusal programı”nda söz verdiği ve “ilerleme raporları”nda Ankara’ya iletilen “yolsuzlukların önlenmesi” ve “kamu denetçiliğinin geliştirilmesi” için AB normlarına uyum ve uygulamada yargı bağımsızlığının sağlanması ile denetim mekanizmalarının geliştirilmesi taahhüdünü yerine getirmiyor.
Tam tersine, devletin harcamalarının denetlenmesine dair “uyum yasaları”nı çıkarmak yerine, “torba kanunları”na sokuşturulan “yasal düzenlemeler”le, Sayıştay’ın başına çuval geçirilip devlet harcamalarının denetlenmesi ortadan kaldırılıyor…

“YASAL OPERASYON”  
Bilindiği gibi, daha önce özel kanunlarla kurulan ve kamu payı yüzde 50’nin altına düşen kamu şirketlerinin ancak ortaklık hakkı yönüyle denetlenebileceğine dair hükümle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu denetiminin kapsamı dışında tutulmuştu.
Bu bağlamda, bu tür kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketlerin harcadıkları kamu kaynaklarının doğru, etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının, kamu zararına yol açıp açmadığının denetimi yapılamaz hale getirilmişti.
Tıpkı son değişiklikle “denetim raporlarında kamu idaresinin takdir yetkisini kısıtlayacak veya ortadan kaldıracak görüş ve talepte bulunamayacağı” sınırlamasında olduğu gibi, “Sayıştay tarafından yerindelik denetiminin yapılamayacağı, idârenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamayacağı” ibâresiyle kamu kurumlarının denetlenmesi yetkisi peşinen biçilmişti.
Özetle kanun metninde, “denetimin genel kabul görmüş uluslar arası standartlara uygun olarak yürütüleceği” taahhüdüne rağmen, Sayıştay’ın denetim bağımsızlığı ortadan kaldırılıp etkisizleştirilmiş, “kamu performans denetimi” yetkisi devre dışı bırakılıp  “denetim raporları”nın işleme konulmamasıyla işlevsiz bırakılmıştı. Buna bağlı olarak, Karadeniz Sahil Yolu, Deriner Barajı ve hafif raylı sistemler gibi çok önemli ihâle dosyalarının aralarında bulunduğu 73 tezkere, “eski tarihli olduğu” ve “güncelliğini yitirdiği” gerekçesiyle “yasal operasyon”la gündemden kaldırılıp denetim dışında tutuldu.

DEVLET DENETİMDEN KAÇIRILIYOR
Anlaşılan o ki, son çıkarılan Kamu Denetçiliği / “ombudsman yasası”nda “askerî işler”in denetimden kaçırılması misali, AKP hükûmetinin kendisi de harcamalarını denetimden kaçırıyor. “Özelleştirmelerde yolsuzluk” ve “ihâleye fesat karıştırma” iddialarının soruşturulmasının önüne engeller koyuyor.
En son “4+4+4 sistemi”nde 20 milyarlık “tablet projesi”nin devlet ihâlelerini denetleyen Kamu İhale Kurumu’nun denetiminden çıkarılmasına dair itiraz ve iddialara Başbakan’ın büyük tepki göstermesi, bunun göstergesi. 
Doğrusu daha “tablet ihâlesi” yapılmadan, “Fatih projesi” kapsamındaki “akıllı tahta” ve bilgi teknolojisi satın alınmasına dair ihâlenin yargıdan dönmesi, Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) gerçekleştirdiği akıllı tahta ihalesinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurması ve peşinden KİK’in daha önce ihâle sürecine yapılan, ama reddettiği itirazları değerlendirmeye almak durumunda kalması da bunun bir örneği.
Oysa devletin, devlet harcamalarının uluslar arası standartlarda denetime tabi tutulması, demokratik sistemin bir gereği. Aksi halde denetim mekanizmalarının ıskat edilip işlevinden edilmesiyle, “siyasî iktidarın kirli çamaşırlarını yıkama merkezi” haline getirilmesi, en evvel iktidarı yıpratır. Türkiye’nin demokratikleşme irâdesi enerjisi boşa harcanır, malî gücü ve ekonomik kaynakları, yolsuzluklar, ihâleye fesat karıştırma ve su-i istimallerle tüketilir. 
Güçlü demokratik devlet, denetim mekanizmalarının bağımsızca işlediği devlettir…

http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay.asp?id=7150



Bu yazı 1,383 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Ocak 2016 Tefrika ve fitne oyununa gelinmesin
    • 30 Ağustos 2015 Dayatılan, garip kapris seçim
    • 28 Eylül 2014 Stratejik derinlik BOP hesbına işliyor
    • 5 Temmuz 2014 Yönetmelikle GDOya izin!
    • 23 Aralık 2012 Ateşlenen fitne
    • 21 Aralık 2012 İsraille işbirliğine ilveler
    • 30 Ekim 2012 İslm ülkelerindeki dahil karışıklıklara karşı
    • 17 Ekim 2012 Terörle mücadelede stratejik hatalar
    • 1 Ağustos 2012 Ankara-Bağdat siyas krizi…
    • 24 Temmuz 2012 Asıl plan, Suriyenin Iraklaştırılması!
    • 10 Temmuz 2012 Denetim mekanizmalarını ıskat…
    • 19 Mayıs 2012 “Uludere faciası” üzerindeki sır perdesi…
    • 8 Mayıs 2012 Kaosa düşürecek asıl felket
    • 13 Kasım 2011 İki hizmet ve fedakrlık nişnesi; Tevfik ve Vasfiye İleri
    • 7 Kasım 2011 Türkiye, “Suriye savaşının üssü”!
    • 30 Ekim 2011 İran ve Suriye saptırması…
    • 30 Ekim 2011 ABD’ye ses çıkarmayıp AB’yi suçlamak
    • 22 Ekim 2011 Çelişkili atraksiyonlar…
    • 22 Ekim 2011 Terörle mücadelede netice almak…
    • 24 Eylül 2011 Özerklik” demokrasi değil, tefrikayı getirir…

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,587 µs