En Sıcak Konular

Hasan DEMİR
Yeniçağ

Hasan DEMİR
24 Temmuz 2012

Yirmi yıl sonra nasıl bir Türkiyede yaşayacağız?



On yıl, yirmi yıl sonra nasıl bir Türkiye’de yaşayacağınıza dair bir fikriniz var mı? Yoksa ben bugün nasıl akşam edeceğimi, ay sonunu nasıl getireceğimi düşünmekle mi meşgulüm diyorsunuz?
 Haklısınız, bunu hepimiz yapıyoruz! Hastamızdan sağlıklı olanımıza, ekmeğini çöp bidonlarından toplayanından birkaç bin mağaza sahibi olanımıza kadar hepimiz günlük, haftalık, aylık bilânçolar çıkarıyoruz, tamam.
Tamam da...
İnsan hiç olmazsa ayda bir, ayda olmazsa altı ayda bir, “Bu gidişle on yıl sonra nasıl bir Türkiye’de yaşayacağım?” diye kafa yormalı değil mi? 
Çünkü o on yıl kıyamet kopmazsa mutlaka gelecek, senin için gelmezse çoluk çocuğun için gelecek. Dükkânın tezgâhın, çoluk çocuğun gelecekteki o on yılların, yirmi yılların içerisinde olacak. Gerçek bu olduğu için kimi düşünürler, “Geçmişten çok geleceği düşünmeliyiz, çünkü bundan sonra orada yaşayacağız” demişlerdir. Belki, “Düşünsek ne olacak, geleceği nasıl bilebiliriz ki?” diyenleriniz olabilir. Elbette bilemeyiz amma “kuvvetle tahmin” edebiliriz. Yirmi yıl önce yazdıklarımıza bakıyoruz, o günlerden bugünleri görmeyi Allah(c.c.) ihsan buyurmuş. PKK’nın nasıl bir hal alacağını, o gün için Avrupa Topluluğu(AP) olan Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin önüne hangi takozları koyacağını, Kıbrıs’ın başına neler geleceğini adeta resmetmişiz. Bir biz değil, bizim yazdığımız gazetelerde yazan bütün arkadaşlar yapmış bunu. Yanıldıklarımız da olmuş, amma büyük resmi doğru adeta noksansız görmüşüz.
“Büyük resim” demişken, hükümet için yaptığımız eleştiriler bazı kişiler tarafından siz “Resmin bütününe bakmayı başaramıyorsunuz” diye eleştiriye tabi tutuyorlar. Belki haklılık payları vardır diye kendimizi kontrol ediyoruz, resmin tamamına bakmaya çalışıyoruz. Ayaklarda ödem, karında(ekonomide) şişkinlikler, balonlar, göğüste gizli niyetler, kafada, kuyrukları birbirine değmeyen yüzlerce tilki görüyoruz. Her parçası sorunlu olan resme toptan baktığımızda ise ortada bir “Hasta Adam” duruyor. 
Biz eskiden de “Hasta Adam” olmuş ve “ölmüş”tük. 
Küllerimizden yeniden doğduk. Öyleyse yapmamız gerekenlerden biri de, bundan sonra içinde yaşayacağımız geleceği doğru tahmin edebilmek için, biraz da olsa “geçmişi” bilmek olmalı... 
Değerlendirilmeyen bilgi doğru zaman ve doğru yerde kullanılmayan servet gibi bir işe yaramaz. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra, Konstantin’in Başvekili Grandük Notaras bütün hazinesini altın tepsiler içerisinde Fatih’e sunar:
 “-Ulu padişahım, bütün hazinelerimi size veriyorum!” 
Fatih bu davranış ve söze çok kızar:
 “- Ben bu hazinelerin memleketiniz uğruna harcanmış olduğunu sanıyordum. Memleket uğruna harcanmamış hazineler zaten kılıcımın hakkıdır.” 
Der ve Konstantin’in hazinelerine el koyar.
...
Ve...
Bir yandan memleketin gelecekte içinde yaşayacağımız on-yirmi yıllarına kafa yorarken, diğer yandan da, şu mübarek Ramazan ayında, gelecekteki “ebedî yurdumuz” olan ahretimiz için de kafa yormakta, içinde bulunduğumuz bu hal, bu yaşantı ile, gelecekte nasıl bir “ebedî yurt ahrette” yaşayacağımızı tefekkür etmekte hem mecburiyet, hem hadsiz hudutsuz faydalar yok mu?
İşe, Allah’ın evi olan kalbimizdeki çer-çöpü, yani dünyalıkları temizleyip o mahalli, yani kalbimizi Allah’a layık bir şekilde tertemiz eyleyerek ve imkânlarımızı altın tepsi içerisinde o güzel Melek Azrail’imizin dizinin dibine bırakmadan, Allah yolunda infak ederek, gelecekte yaşayacağımız ebedî vatanımız “ahret yurdumuzu” imar etmek...
Aklın ve imânın gereği değil mi?

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=23484 



Bu yazı 1,365 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ağustos 2015 PKK'yı kim besledi?
    • 28 Eylül 2014 Tarih karşısında AKP!
    • 5 Temmuz 2014 Erdoğan nasıl yargılanacak?
    • 23 Aralık 2012 Çelişkilerin lideri!
    • 21 Aralık 2012 Türkler vatanını NATOsuz da korur!
    • 1 Aralık 2012 Bu hesap Yüce Divanda biter!
    • 30 Ekim 2012 Devlet Bey, Erdoğan birlikteliği!
    • 17 Ekim 2012 Fiyaskoyu zafer diye yutturuyorlar!
    • 1 Ağustos 2012 Ordu satarak zengin olmak!
    • 24 Temmuz 2012 Yirmi yıl sonra nasıl bir Türkiyede yaşayacağız?
    • 10 Temmuz 2012 İmamın mağlubiyeti papazın zaferi!
    • 19 Mayıs 2012 Büyükanıt niye kollanıyor?
    • 8 Mayıs 2012 Erdoğan cevap verebilecek mi?
    • 13 Kasım 2011 Bu devlet kimin?
    • 13 Kasım 2011 Barzani bozgunu!
    • 7 Kasım 2011 Başımız ciddi şekilde belada!
    • 30 Ekim 2011 Bir devlet niye yıkılır?
    • 22 Ekim 2011 Erdoğan’ı korkutan ne?
    • 28 Eylül 2011 Erdoğan’ın ‘devlet’ dediği...
    • 24 Eylül 2011 Cevabını bilmediğim sorular

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,029 µs